KOBİ Güncesi Yazı 21: "İş ve Özel Yaşam Arasındaki Denge"

23 Mart 2021 Salı 15:47
2515
Okunma
2
Beğenme

İş ve Özel Yaşam Arasındaki Denge

Giriş

Gücün toprak etrafında şekillendiği sanayi öncesi toplumda, kişinin iş kimliği ev işleri, topraktan yaşamak için edilen ürünler ve bunun için harcanan çaba etrafında şekilleniyordu. İş ve özel yaşam arasında çok büyük bir boşluk söz konusu değildi. Aileler, kendi tüketimleri için üretiyorlardı. İş ve aile faaliyetleri arasında yer, zaman ve farklı gruplar gibi iki alanı birbirinden ayıran sınırlar belirgin değildi.

Evet, işler ayrılıyordu ancak kişinin iş ve aile kimliği arasında keskin bir sınır yoktu ya da hissedilmiyordu. İster ev içinde, ister ev dışında çalışılsın, çaba ortak yaşam için yapılıyordu. O açıdan iş ve özel yaşam ayrı olmaktan çok, bir bütün olarak görülüyordu.

Sanayi Devrimiyle birlikte iş kimliği ile aile kimliği ayrışmaya başladı. İşle ilgili faaliyetler zaman ve yer olarak ailelerin içinden ayrıldı. İşle ilgili faaliyetler sadece aile bireyleriyle değil, aile dışından kişilerle de yapılmaya başlandı. İşlerin büyümesi ise işle ilgili bazı kuralların oluşturulmasını gerektirdi. İşler de bu kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmeye başlandı. Sanayi Devrimi’yle üretimin tarzı değişti.

Gelişen iş dünyası ve küreselleşmenin etkisiyle yer ve zaman unsurlarında büyük değişimler yaşandı. Kişiler farklı coğrafyalarda, farklı zaman dilimlerinde iş hayatlarını organize edebilecek duruma geldiler. Kişiler, işlerini sadece ofis ortamından değil, evinden ya da bir kafeden bağlanarak yapabilir, üstelik bunu alışılageldik mesai saatleri dışında yapabilir duruma geldiler. Teknolojik ilerlemeler işin hemen hemen her yerden yapılabilmesi sonucunu yarattı, bu ise evde ve tatilde dahi işin yapılabilmesi durumunu getirdi.

Başlangıçta büyük bir özgürlük gibi algılanan bu durum, iş ve özel yaşam alanlarındaki sınırı belirgin olmaktan çıkardı. Aile yapısının çekirdek aileye doğru yönelmesi, kadınların iş hayatında daha çok yer almaları, eşlerin her ikisinin de kariyerleri için çaba içinde olmaları, iş ve özel yaşam arasındaki ilişki ve uyumun önemini ortaya çıkardı. Çocukların yetiştirilmesi de bu sürece eklenince çalışanlar bir denge arayışı içine girdiler.

İş-Özel Yaşam Dengesi Göreceli Mi?

İş-özel yaşam dengesi kişinin iş ve aile sorumluluklarının yanı sıra diğer iş dışı sorumluluklarını ve faaliyetlerini yerine getirme yeteneği olarak tanımlanabilir.

İş-yaşam dengesi, iş ve aile işlevleri arasındaki ilişkilere ek olarak, yaşamın diğer alanlarında başka rolleri de kapsar. O açıdan kişinin iş yaşamı ile ailesinden hobilerine kadar sosyal yaşamındaki tüm faaliyetleri, aralarında bir çatışma yaşamadan, iyi, olumlu ve memnun olarak dengeli yönetebilmesi büyük önem taşır. Tahmin edeceğiniz gibi bu her zaman kolay olmayabilir.

İş-özel yaşam dengesinin sağlanmasında kişilerin, kişilik yapıları, şirketlerin sunduğu desteklerin ve çalışma hayatına yönelik hukuki düzenlemelerin önemi büyüktür. Ayrıca kişisel bütünlük için de, iş ve özel yaşam arasındaki denge temel noktadır.

Bu konuda çalışma yapan uzmanlar kişinin iş ve özel yaşam arasında hissettiği dengenin sübjektif olduğunun bilinmesi gerektiğini söylüyorlar. Yani biri için geçerli olan denge, bir başka kişi için dengesizlik anlamına gelebiliyor.

Örneğin, odağı iş olan biri için, özel yaşamını ikinci plana itmek, iş dışında başka şeylere daha az zaman ayırmak dengeden uzaklaşma anlamına gelmeyebilir. Bu kişi büyük bir ihtimalle yaşam dengesini, işini merkeze alarak kurmuş olabilir. Kişinin, iş taleplerine öncelik vermesi kendi arzu ettiği bir durum olduğu için de, bunu bir çatışma olarak algılamayabilir.

Bunun tam tersini düşünelim. Ailesine, arkadaşlarına, sosyal yaşantısına, hobilerine ve benzeri diğer faaliyetlere daha çok zaman ve enerji ayırmak isteyen kişi için, işten gelen yoğun talepler, kişinin denge anlayışına ters düşecektir. Kişi bu yüzden iş-özel yaşam çatışmasından kaynaklanan stres durumunu daha çok hissedecek, denge kurmada zorlanacaktır.

O açıdan iş-yaşam dengesi kişinin bakış açısı ve anlamlandırmasına bağlı olarak “göreceli”dir.

Çalışma hayatının ilk yıllarında iş merkezde

Çalışma hayatının ilk dönemlerinde kişiler kariyerlerini oluşturmak, kendilerini kanıtlamak, kariyerlerinde ilerlemek için, iş kimliklerini oluşturma ve öne çıkarma yaklaşımı içindedirler. Bu dönemde kişiler, kendilerini işi ile tanımlamayı tercih ederler.

Kişi, çalışma yaşamında ve kariyerinde hedeflediği noktaya geldiğinde, bu kez özel yaşamına daha fazla zaman ayırma, iş dışı rollerinden tatmin düzeyini artırmak ister.

Uzun dönemde kişi, iş ile özel yaşamını dengelemek ve yaşamının bütünselliği içinde hem iş yaşamında hem de özel yaşamında doygun ve kendisini besleyecek bir yapı kurmayı ister. Bu aşamada dikkat edilecek nokta, oluşan dengenin dinamik olduğunu hatırlamaktır. O açıdan iş-özel yaşam dengesi hem göreceli, hem de dinamiktir bir süreçtir.

İş ve Özel Yaşam Dengesinde Üç Unsur

İş-özel hayat dengesinde üç unsuru göz önünde bulundurmak önem taşır:

  1. Zaman dengesi: Kişinin işine ve özel yaşamına her iki alanda da kendini var etmesi için zaman ayırmasını ifade eder. Başka bir deyişle biri veya diğeri değil, kişi açısından her iki alan için de zamanın etkin kullanımı sağlamak esastır. Günümüz çalışma koşulları, şehirlerin kalabalık yapısı zamanın bu denli ayrılmasına olanak vermemektedir. Evden çalışma durumlarında da işin zaman baskısı hissedilebilir. Önemli olan kişinin, iş ve özel yaşamının zaman ayrılması gereken alanlar olduğunu fark etmesidir. Ne iş yaşamının özel yaşamdan; ne de özel yaşam iş yaşamından zaman rolü çalmasına izin vermemeli. Bazı dönemler bu iki alanın birbirinden aldıkları zamanlar olsa da kişi, “denge” için farkındalığını korumalıdır.
  2. Bağlılık dengesi: Kişinin iş ve özel yaşam rollerine eşit düzeyde psikolojik bağlılık duymasını ifade eder. Yaşanan bazı özel durumlarla iş veya özel yaşam rollerindeki bağlılıklar değişse de kişi duygusal bağlılığını yönetebilmedir. İşinin ve özel yaşamının duygulanımlarını herhangi bir bağımlılığa dönüştürmeden; ancak duygusal bağlılığını koruyarak sürdürebilmelidir. Bu noktada kişi için risklerden biri, iş veya özel yaşamına bağımlılık derecesinde duygusal olarak bağlanıp, diğer alanı bu gözle görmesidir. Bir göreve, bir pozisyona aşırı bağlanmak gibi ya da ailenin koruyuculuğunda kalarak işi ile bağ kuramamak gibi durumlar görülebilir.
  3. Tatmin olma dengesi: İş ve özel yaşamdaki rollerinden eşit düzeyde tatmin olma durumunu ifade eder. Tahmin edeceğiniz gibi kişi olarak nerede daha çok tatmin duygusu yaşıyorsak, zaman ve bağlılığı oraya yöneltebiliriz. Bu nokta da kişiye önemli bir görev düşmektedir. Hem işinde hem de özel yaşamında tatmin olacağı noktaları keşfetmesi gerekecektir. Aksi takdirde bu iki alan arasında “denge” kurmada zorlanabilir. Tatmin olmak için önemli nokta “anlamlandırmaktır”. Bunun için gerekense kendinize cesur sorular sorabilmektir. Örneğin:
    • İşiniz, iş dışında sizin için ne anlama geliyor?
    • Özel yaşamınızda ne tür anlamlar buluyor ve bunlarla nasıl besleniyorsunuz? gibi.

Son Sözler…

Hem iş yaşamımızda öğrendiklerimiz hem de özel yaşamımızda deneyim ve öğrenmelerimiz gerçekte bizi zenginleştiren unsurlar. İş ve özel yaşam arasında kurulan köprü ve bütünsellik kişiye özel.

Düşünerek, bizi besleyecek dengeleri bulmak için kendimize sorular sorarak, bu dengeyi oluşturuyoruz. Bu açıdan iş ve özel yaşam dengesi aynı zamanda bir arayış yolculuğu özelliğini de taşıyor.

Kobi Güncesi’nin Değerli Okurları,

Yirmi bir hafta boyunca güzel bir yolculuğu beraber paylaştık.

Her birinize sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

Sağlıcakla kalın…

Dr. Habibe Akşit



 Yorumlar 
Yorum Ekle